Batıl inanç kavramı, mantıksal bir temele dayanmayan inanç ve davranışlardan bahsetmek için kullanılır. Türk toplumunun zengin kültürel dokusu, yüzyıllar boyunca süregelen gelenekler ve inançlarla örülmüştür. Bu inançların önemli bir kısmını ise batıl inançlar oluşturur. Geçmişten günümüze kadar uzanan bu inanışlar, insanların bilinmeyene karşı duyduğu korku ve merakın bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Nazar boncuklarından kurşun dökme ritüellerine, uğurlu ve uğursuz kabul edilen nesnelerden davranışlara kadar pek çok batıl inanç, Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Geleceğiniz hakkında sorularınız mı var? En iyi falcılarımızla iletişime geçin.
Merdivenin altından yürümenin şanssızlık getirmesi
Antik Mısır'da başladığına inanılan bu geleneğin sebebi duvara veya bir yüzeye yaslandığında üçgen şeklinde bir görüntü oluşturması. Antik Mısır'da üçgen kutsaldı ve altından geçilmesi hoş karşılanmıyordu.
Nazar Boncuğu ve Nazar İnancı
Türk toplumunda en yaygın batıl inançlardan biri, nazar inancıdır. İnsanların kıskançlık veya kötü niyetle baktığına inanılan "nazar"ın, kişilere veya eşyalara zarar verebileceği düşünülür. Bu zarardan korunmak için mavi boncuklar, yani nazar boncukları kullanılır. Nazar boncuğu, kötü enerjiyi çekerek kişiyi veya eşyayı koruduğuna inanılan bir tılsımdır. Evlerin girişine, bebeklerin kıyafetlerine, hatta araçlara bile takılan nazar boncukları, bu inancın ne kadar yaygın olduğunu gösterir.
Muska Taşımak
Halk arasında muska denilen nesne, asıl itibariyle nüsha demektir. Bu kavram, yazılı şey manasına gelen Arapça ‘nüsha’ kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Bazı âlimlerse Muska kavramının “Vuska (teminat / güvence)” kelimesinin değiştirilmiş şekli olduğunu ifade etmişlerdir.
Elden Ele Makas Vermemek
Makas elden ele verilirse kavgayı simgeler. Onun için makası masaya koyup diğer insanın masadan alınmasına özen gösterirler.
Kurşun Dökme Ritüeli
Bir diğer yaygın batıl inanç ise kurşun dökme ritüelidir. Nazar veya kötü enerjiden kurtulmak amacıyla yapılan bu ritüelde, eritilmiş kurşun bir kap suya dökülür ve ortaya çıkan şekiller yorumlanır. Bu ritüelin, kişinin üzerindeki kötü enerjiyi alıp götürdüğüne inanılır. Kurşun dökme, özellikle Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde hala yaygın bir uygulamadır.
Uğurlu ve Uğursuz Nesneler
Türk toplumunda bazı nesneler uğurlu, bazıları ise uğursuz kabul edilir. Örneğin, dört yapraklı yonca ve at nalı uğurlu kabul edilen nesnelerdendir. Bu nesnelerin, kişiye şans ve mutluluk getirdiğine inanılır. Öte yandan, kara kedi görmek veya aynanın kırılması gibi durumlar uğursuzluk işareti olarak kabul edilir. Bu tür inanışlar, insanların günlük yaşamlarında dikkat ettikleri ve kaçındıkları davranışları şekillendirir.
Nikâhta Ayağa Basma
Nikah kıyılırken ayağa basma herkesin bildiği bir ritüel. Ayağa basanın, evde hükmünün geçeceğine inanılır.
Gelin Ayakkabısının Altına İsmini Yazma
Türkiye’de gelin ayakkabısının altına yazılan arkadaş isimlerinden hangisi silinirse onun kısa bir zaman içinde evleneceğine inanılıyor.
Gelinin Buketini Bekâr Arkadaşlarına Atması
Türkiye’de gelinin düğününde çiçeğini atması ve tüm bekâr kız arkadaşlarının çiçeği yakalamak için mücadele etmesi oldukça popüler oldu. Gelin çiçeğini yakalayanın bir sıradaki evlenecek kişi olduğu söylenir. Ortaçağ Avrupası’nda gelinler gelinliklerini saklamazmış ve o gelinliğin diğer kadınlar için iyi şans ve doğurganlık getirdiğine inanılırmış. Düğünden sonra bekâr kızlar gelini kovalar ve gelinliğinden parçalar koparırlar, gelinliği paramparça hale getirirlermiş. Yıllar geçtikçe gelinlikler daha pahalı hale gelince gelinlerin gelinliklerini hatıra olarak ya da kendi kızlarına bırakmak için saklamaları âdeti ortaya çıkmış. Düğüne katılanların gelinliği parçalaması yerine de gelinler dikkatlerini dağıtmak için onlara jartiyer gibi parçalar atmaya başlamış. Daha sonra da gelin çiçeğinin atılması gelenekselleşmiş. Artık bazı gelinler kendi çiçeklerini hatıra olarak saklamak istediklerinden, bu çiçek atma işi için ayrı bir çiçek buketi kullanmayı tercih ediyorlar.
Ayna kırmanın 7 yıl uğursuzluk getirmesi
Eskiden insanlar öteki dünyadaki yansımalarına bakmak için parla yüzeylere, gollere ve havuzlara bakarlarmış. Baktıkları yerde dalgalanma veya titreşim olması felaket anlamına geliyordu. Eski Mısır ve Antik Yunan'da salt bu nedenle kırılmaz metal aynalar yapılıyordu, böylece öte yandaki görüntülerinin bozulmamasını garantiye alıyorlardı. Roma'da ise camcılık ileri olduğundan ayna kırılmaları tabii ki daha çoktu ve kırık aynaların kötü talihin işareti olduğu kabul gördü. 7 yıl ise önemli bir süreç çünkü yine Antik Çağ'da her yedi yılda bir insanın tüm bedeninin yenilendiği düşünülürdü, işte bu yüzden ayna kırıldıktan sonra ancak yeni beden oluşana kadar kötülük sürecekti.
Tahtaya vurmak
Çok eski zamanlarda meşe ağacının, yüksekliği ve sağlamlığı nedeniyle, bazı güçlere sahip olduğuna inanılıyordu. Tahtaya vurma inancı dünyanın apayrı iki yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişti. Önce milattan önce 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarlığında.
Evinizin önünden kara kedi geçmesi
Milattan önce 3000'li yıllarda, eski Mısırlılar zamanında kediler kutsal bir canlı olarak görülüyordu. Hatta siyah dışı kediler tanrıça olarak kabul ediliyordu. Kedileri hastalık ve ölümden korumak için kanunlar bile yapılmıştı. Bağımsız, bildiğini yapan, "inatçı" ve "sinsi" karakteri, ve Avrupa'da sayılarının da aşırı artması ile birleşince, kediler gözden düştü. O yıllarda evinde kedi besleyenler yalnız yaşayan fakir ve yaşlı kadınlardı. Yine o yıllar büyücü ve cadı inancının tüm Avrupa'da histeriye dönüştüğü yıllardı. Siyah kedi besleyen bu kadınların kara büyü yaptıklarına ve siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştüklerine dair korku dolu halk hikâyeleri üretildi. Cadı konusu bir paranoyaya dönüşünce birçok zavallı kadın kedisi ile birlikte yakıldı. Fransa'da kral 13. Louis bu uygulamayı yasaklayana kadar her ay binlerce kedi yakıldı.
13 sayısının uğursuzluğu
13 sayısının uğursuz olduğuna dair inanç bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı 'triskaidekaphobia'dır. Bu inancın kökleri mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. 13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.
Yıldız kayarken dilek tutmak
Bu geleneğin kaynağı 1. yüzyıla dayanır. Batlamyus'a göre yıldız kayması demek bir tanrının dünyaya bakması anlamına geliyordu. Bu yüzden insanlar tanrının gördüğü bir anda dilek tuttuklarına ve gerçek olma ihtimalinin daha fazla olduğuna inanıyorlardı.
Küçük havuzlara bozuk para atmak
Bu olay Romalılar ile başladı ve daha sonra Keltler ile devam etti. Bazıları bunun Tanrılar yatıştırıcı bir eylem olduğuna inanıyor.
Gelini kapın eşiğine kadar taşımak
Batı kültüründe gelinin yeni evine yürüyerek girmesi uğursuzluk olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden damat kapının eşiğine kadar gelini taşırdı.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir: