Alıngan olmayı ve negatif düşünmeyi bırakmak… Söylemesi kolay, yapması zor! Buna karşın, olumlu davranış biçimlerine kafa yordukça onları hayatımıza dahil etmeye başlarız. Kişisel gelişim alanında çok satanlar listesine giren Dört Anlaşma kitabındaki dört prensibi keşfedin.
Geleceğe dair sorularınız mı var? Falcılarımızla iletişime geçin.
Dört Toltek prensibi
1. "Kullandığın sözcükleri özenle seç"
Bu prensip bizi yalnızca ağzımızdan çıkan sözlere dikkat etmemizi öğütlemekle kalmaz, sözlerimiz ve düşüncelerimizle kendimize yaklaşımımıza da odaklanır. Özgüvenimizi artırmak yerine, "Ben aptalım, bu işi asla başaramayacağım…" gibi sözlerle kendimizi değersizleştiriyoruz. Bu durumun öz saygımıza pek bir faydası olduğu söylenemez... Diğer insanlar zaten bizi yargılamaya hazır, bu yüzden enerjimizi başka şeylere harcayalım. Kendimize karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı davranalım. Bazı işler on saat bazılarıyla on gün sürer. Ama eninde sonunda bunu başarabiliriz.
Bu prensibi hayata geçirmek için, kafanızdan geçen sözleri bir kağıda yazın ve onları mesafeli bir şekilde analiz etmeye çalışın. Buradaki amaç bildiklerimize, kapasitelerimize ve en önemlisi de kendimize yönelik değersizleştirici sözlerden kurtulmak. Mesela anahtarlarınızı mı kaybettiniz? "Ne aptalım" demek yerine arada böyle şeylerin olabileceğini düşünün ve ilerisi için daha dikkatli olun.
2. "Hiçbir şeyi kişisel algılama"
Surat asma, kin tutma, intikam isteği… Hepimizin alınganlığımız yüzünden bazı davranışlar gerçekleştirdiğimiz olmuştur. İtiraf edelim ki bu durum bizi tatmin etmekten ziyade zaman ve enerjimizi boşa harcamaktır sadece. Hele de karşımızdaki insanlar bizi incittiklerinin farkında değilse! Kin duygusunu kendinizden uzak tutmak için insanların yaptıklarının ve söylediklerinin sizle alakası olmadığını aklınızdan çıkarmayın. Biz kendi dünyamızın merkezindeyiz, onlarınkinin değil! İş arkadaşımız bize selam vermeyi mi unuttu? Belki de sadece çok yorgun ya da canı sıkkın... Eğer bir hata yapmadığınızdan eminseniz, karşınızdaki kişiye sinirlenmek yerine kendinizi onun yerine koyun.
İkinci prensibi uygulamak için çevrenizdeki insanların davranışlarına verdiğiniz tepkileri gözlemleyin. Onları eleştiriyor musunuz? Davranışınızda haksız mısınız ? Eğer özgür davranmak istiyorsanız siz de başkalarının özgürlüklerine saygı duyun.
3. "Varsayımda bulunma"
Varsayımlarda bulunmayı ne çok severiz! Sanki geleceği görme yeteneğinimiz varmış gibi, oldukça olumsuz bir düşünce biçimiyle hep en kötüsünün olacağını düşünürüz. Oysa bu durumun bize hiçbir faydası yoktur. Bir inanç insanı yukarı taşıyabileceği gibi aşağı da düşürebilir. Varsayımlara genellikle yanlış anlaşılmalara, kavgalara, endişelere hatta ayrılıklara bile yol açar. Ayrıca beklentiler yaşamın tüm sihrini ortadan kaldırır. Olayları akışını bırakın ve denemeden önce yenilgiyi kabul etmeyin.
Bu üçüncü prensibi uygulamak oldukça kolaydır. Tek yapmanız gereken anı yaşamak! Eğer gelecekte sizi önemli değişimler bekliyor ve bu da sizi strese sokuyorsa, şansın sizden yana olması için çaba sarf edin.
4. "Yapabildiğinin en iyisini yap..."
Ve her şey yoluna girecektir! Özverili bir şekilde hareket edersek asla pişmanlık hissetmeyiz. Negatif varsayımlarınıza ve baskılarınıza geçit vermeyin. "Elinizden gelenin en iyisi" içinde bulunduğunuz duruma, yaşamınıza ve birçok faktöre göre değişebilir. Bu yüzden bugünün iyisiyle dünkü hiçbir zaman aynı değildir. Ama içinize siniyorsa sizi her hâlükârda mutlu edecektir.
Bu prensibi de yaşamınıza dahil edin ve sizi tatminsiz kılan diğer konuları da gözden geçirin. Yeni eylemler gerçekleştirerek daha iyiye doğru ilerleyin.
► "Dört Anlaşma" kitabının yazarı Miguel Ruiz'nin dediği gibi "Bu prensipleri hayata geçirdiğiniz zaman, 'elinizden gelenin en iyisi' hiç olmadığı kadar iyi olacak." Daha iyi bir yaşam için, evreni yöneten yasaları keşfedin.