Hepimiz hayata yalnızca bir kez geliyoruz ve hayatımız boyunca bir sürü karar eşiğinden geçiyoruz. Pişmanlık gibi olmasa da günlük hayatımızda kimi zaman “Keşke öyle olsaydı.” ya da “Dünyaya bir kere daha gelsem böyle yapardım.” gibi cümleler kurabiliyoruz.
“Keşke” kelimesini hayattaki bazı gerçeklerden kaçınmak için kullanmak, mutsuzluğun gerçek sebeplerini keşfetmemizin önüne geçebilecek bir sorun. Hayatımızın, işimizin, ilişkilerimizin bir şeyler başka türlü olsaydı, birileri farklı davransaydı daha iyi olacağına inanmak hayatımız hakkında, kendimiz hakkında ne hissedeceğimizi de etkiliyor.
Hayatımızdan memnun ve huzurlu olmamız için kendimizi sevmemiz gerekiyor ve çoğumuz kendimizi sevmediğimizi farkedemiyoruz bile bu süreçte çünkü “Keşke”lerin hiçbiri bizi daha mutlu etmeye yetmiyor. Çünkü itiraf edelim ki, herşey istediğimiz gibi olsaydı, yine değişmesini isteyeceğimiz bir şey olacaktı.
Kendinizi sevip sevmediğinizi de anlamanın iki kolay yolu var bence. Herkesin herşeyi olmak için kendinizi paralayanlardansanız ve kendinizi hiç “yeterli” hissetmiyorsanız, siz de kendini yeterince sevmeyenlerdensiniz demektir. Çünkü sürekli olarak birilerine iyi bir eş, iyi bir çalışan, iyi bir arkadaş, iyi bir ebeveyn olduğunu kanıtlamaya çalışmak, sizin kendinizi arka plana atmanıza sebep olan bir davranıştır. Veyahut insanlarla ilişkilerinizde sürekli kendinizden emin olamama ya da karşınızdaki kişilerin hakkınızdaki söylemlerine güvenememe hali bir süre sonra sağlığınızı bile etkileyerek sizi güçsüz düşürebilir.
Tam da bu nedenle hayatınızda kendiniz için yapabileceğiniz, “keşke”lerinizi azaltacak en önemli şey kendinizi sevmeniz olacaktır. Kendinizi tanıyın, sevin ve olduğunuz gibi kabullenin.